UYARI

UYARI
Türk Ceza Kanununun 226. maddesi uyarınca 18 yaşından küçüklerin bu siteyi gezmeleri Yasaktır. 18 yaşından küçük iseniz derhal siteyi terkedin 18 yaşından küçük olan kişilerin bu siteye girmesini önlemek için, internet ortamında veya bilgisayar satış mağazalarında satışı gerçekleşen “AİLE KORUMA PROGRAMI” satın alabilir ve bilgisayarınıza bu programı kurarak, sitemize girişi engelleyebilirsiniz.

YAŞA GÖRE CİNSELLİK!



Cinsel ilişki sıklığı ne olmalı?
KadinlarKulubu 16 Nisan 2012


Haftalık Cinsel İlişki Sıklığı Ne Kadar Olmalıdır…
Cinsel ilişki sıklığının normal bir sayısı yok. Bu bazı çiftler için her gün bazıları için haftada ya da ayda birkaç keredir. Önemli olan cinsel ilişki sıklığından ziyade yaşanan cinselliğin erkek için de kadın için de fiziksel, duygusal, psikolojik tatmin sağlamasıdır. Eğer bu tatmin azalırsa sorun geçiştirilmemeli, mutlaka incelenmeli. Ancak sıklık bakımından periyodik beraberliklerin oluşması önemlidir. Bir ilişkiden sonra uzun süre ara vermek şeklinde değil daha düzenli ilişkiler içinde olmak tatmini artırır. Yaşa göre cinsel ilişki sıklığı konusun da şu rakamları verebiliriz.
Yaş…………………………………..Cinsel İlişki Sıklığı (Haftalık)
20……………………………………. 4-5 kez
30……………………………………. 3-4 kez
40……………………………………. 2-3 kez
50……………………………………. 1-2 kez
60……………………………………. 10 günde ya da ayda 1 kez

Kaynak:


******************************************************



Erkeklerin doktorları bile şaşırtan cinsellik konusundaki 'skor' yarışına uzmanların tavsiyesi: Siz de onlara aynısını söyleyebilirsiniz!


http://www.haberingundemi.com/images/spacer.gif
24 Ekim 2009 Cumartesi - 00:23
Birçok kişi seks yaşamlarının ‘normal’ olup olmadığını merak eder. Başkalarının kapalı kapılar ardında seksi ne sıklıkta yaptıklarını işitince kendi performansından endişe duyar. Oysa mutlu bir cinsel ilişki, ne sıklıkla seks yapıldığına bağlı değil. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Üroloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Emre Akkuş anlattı.

Erkeklerin cinsel yaşamı yaşa göre nasıl farklılık gösteriyor?
Erkeklerde ergenlik çağından başlayarak 40 yaşına kadar geçen süreyle, 40’lı yaşlardan sonraki dönemi ikiye ayırmak en doğrusu. Erkeklik hormonları ergenlikte vücutta normal düzeylere gelir. Sakalların çıkması, cinsel organın büyümesi, meninin gelmeye başlaması, mastürbasyon yoluyla aktif cinsel hayata başlama bu döneme rastlar. Gençler özellikle bu dönemde mastürbasyonla ilgili endişeler taşır. ‘Aşırı mastürbasyon yaparsam, ileride kısır olur muyum?’, ‘Daha sonra sertleşme sorunu yaşar mıyım?’ gibi. Mastürbasyon ilerde ciddi sorunlar yaratmaz. Ama ergenlik dönemindeki erkekler bazen mastürbasyon sayısını abartabiliyor. Genç erkekler mastürbasyonu bir cinsel ihtiyaçmış gibi görmüyor; sık yaparak büyüyeceğini, erkek olacağını sanıyor. Bu da dengeyi bozuyor.

Dengeyi nasıl bozuyor?
Cinsel ihtiyaçlar nedeniyle mastürbasyon bir düzen içerisindedir. Bu kişiden kişiye değişebilir. Ama günde beş -altı defa mastürbasyon yapan insanlar da var. Ergenlik fiziksel olarak çok aktif, dinç olunan bir dönem olsa da, bu kadar çok sayıda mastürbasyon, yorgunluğa, enerji kaybına yol açar. Çocuk dikkatini toplayamaz. Bu sefer okul hayatı, çevreyle uyumu sekteye uğrar. Özellikle 13 -16’lı yaşlarda, mastürbasyon sayısı abartılır; arkadaşlar arasında bir yarış haline gelir. Ama bu dönem geçicidir, bir süre sonra mastürbasyona olan aşırı ilgi azalacaktır.

20’li yaşlarda cinsel yaşam nasıldır?
Erkeklerde daha çok olmak üzere cinsel ilişki deneyimleri bu dönemde artar. Özellikle küçük şehirlerde ilk cinsel deneyimin genellikle genelev ortamında olması bazı sorunları da beraberinde getirir. Örneğin cinsel yolla bulaşan hastalıklar bu dönemde yoğunlaşır. Bulaşıcı hastalıklarla birlikte, kişi bazı psikolojik rahatsızlıkları da yaşar. Maalesef bu durumdaki gençler doktora gitmekten çekinir. Tedavilerini eczanelerde, rastgele aldıkları ilaçlarla yapmaya çalışırlar. Bu yöntemle hastaların bir kısmı tedavi olabiliyor, ama çoğu eksik, ya da yanlış tedavi oluyor. Basit görünen cinsel yolla bulaşan hastalıkların tedavisi doğru şekilde, sürede ve zamanda yapılmadığında rahatsızlık kronikleşir. Böyle olunca da tedavi güçleşir. O yüzden ilk gençlik yıllarında düzenli cinsel beraberlikleri olmayanların cinsel yolla bulaşan hastalıklardan korunması için prezervatif kullanması şart.

Cinsel yolla bulaşan hastalıkların belirtileri neler?
En belirgin belirti idrar kanalından akıntıdır. Bu akıntı durduk yerde iç çamaşırı kirletir. Kişi bulunduğu ortamda bir anda bunu hisseder ve panik olur. Sanki akıntı dışarıdan görülebiliyormuş gibi hisseder. Bazen iç çamaşırındaki leke dışarıdan pantolonuna bile çıkabilir. Bu şekilde şikayetler kişiyi sosyal açıdan rahatsız eder.

Peki bu hastalıklar cinsel sorunlara yol açar mı?
Evet. Geçmeyen akıntılar cinsel performansı olumsuz etkiler. Ayrıca sertleşme sorunları da yaratabilir. Genç yaşta sertleşme bozukluğu olan hastaların bir kısmında gerçek neden, idrar yolu ya da idrar kanalı iltihabıdır. Üretrit ya da prostatit dediğimiz bu hastalıklar yüzünden birçok kişi cinsel sorun yaşadığını zanneder. Halbuki tedavi olsalar, cinsel sorunu ortadan kalkacaktır. Ama tedavileri yapılmadığı için sorunları nüksetme eğilimine girer. Adeta bu hastalıklar kişiyle nikah kıyar; hastaya hayatı boyunca eşlik eder. Biz ürologların en sevmediği hastalıklar üretrit ve prostatit’tir. Çünkü tedaviye yanıt almak çok güçtür. Hastalar doktor doktor gezerler. Bakarsınız hasta 10 doktora gitmiş, hepsi ayrı antibiyotik vermiş. Ama bir tanesi de şunu dememiş: ‘Bu hastalık seninle yaşayacak. Nüksetmesini önlemek için şunları yapman en doğrusu.’

20’li yaşlar en aktif dönem mi?
Doğru, erkekler bu yaşlarda cinsel uyarılmalarının zirvesindedir. Ama aynı zamanda cinsel açıdan tecrübesizdirler. Nasıl ergenlikte mastürbasyon sayısında erkekler birbirleriyle yarışırsa, 20’li yaşlarda da cinsel ilişki sıklığı konusunda bir yarış olur. Bir gecede kaç defa ilişkide bulunduklarına ilişkin birbirlerine abartılı rakamlar verirler.

Peki cinsel ilişki sıklığı nasıl olmalı?
Aslında cinsel ilişkide sayı değil, kalite önemli. Yani çiftlerin birlikte cinsel ilişkiden aldıkları zevk önemli. Bu üç defa da bir defa da olabilir. Maalesef erkekler, ilişki sayısını erkeklik gücüyle aynı kefeye koyar. Ben hastalarıma, ‘Gecede bir kere ilişkide bulunman sana ve partnerine yeterliyse sorun yok. Çok istiyorsanız iki kere de, üç kere de olur’ diyorum. Yani standart bir sayı yok. Erkeklerin böyle bir yarış içine girmesi gereksiz. Zaten kadının da beklentisi bu değildir. Kadın bir gecede kaç defa ilişkiye girdiğini değil, o anda cinsel ilişkiden aldığı zevki düşünür. Bazen hastalarımın şöyle sorularıyla karşılaşıyorum: ‘Arkadaşlarım gecede üç -dört defa ilişkide bulunuyorlarmış. Ben bir kere birlikte olabiliyorum. Neden böyle?’ Bu durumda diyorum ki, ‘Bunun cevabı ve tedavisi çok basit. Sen de onlara üç -dört defa ilişkiye girdiğini söyle!’ Çünkü gecede dört defa diyenler yalan söylüyor. Ya da hayatında aynı gecede birkaç kez dört defa ilişkiye girmiştir ama her ilişkisinde bu şekilde oluyor diye ifade ediyordur. Aksi, eşyanın tabiatına aykırı!

Cinsel isteksizlik genç yaşlarda sık görülür mü?
Çok sık olmasa da bazen genç erkeklerde cinsel isteksizlik olabilir. İsteksizlikte başarısızlık korkusu ve prolaktin hormonunun fazla olması etkilidir. Prolaktin beyindeki hipofiz bezinden salgılanan bir hormondur. Beyindeki iyi huylu bazı tümörler prolaktinin fazla salgılanmasına yol açabilir. Genç erkekler eğer isteksizlikten yakınıyorsa, mutlaka kanlarındaki prolaktin düzeyini araştırmalılar. Tedavisi kolaydır. Bazı ilaçlarla prolaktin hormonu belli bir seviyeye düşürülür, böylece isteksizlik şikayeti ortadan kalkar.
 Kaynak:

******************************************************

Yaşlara Göre Cinsel Yaşam
İçerik Eklenme Tarihi: 24.12.2009 14:13:45






Yazar
Prof.Dr. Doğan Şahin




Her iki cinste de sorumlulukların artması, çocuklarla ilgili sorunlar, yorgunluk gibi nedenlerle cinsel ilgilerinde hafif bir azalama olabilir. Buna karşın her ikisinin de cinsel deneyimleri çok artmıştır.
Çocukluk

Erişkindeki cinsel hazza benzeyen uyarılmalar ilk olarak 3-5 yaş dönemi sırasında görülür. Çocukların bu dönemde cinsellikle ilgili merakları artar. Çocuğun nasıl yapıldığını, kız ve erkek bedenleri arasındaki farkları merak ederler. Kendi aralarında cinsel oyunlar oynar, cinsel organlarını birbirlerine gösterirler, hatta cinsel ilişkiyi taklit eden oyunlar oynarlar. Her iki cinsten çocukta da çeşitli biçimlerde yapılan mastürbasyonlar ortaya çıkar. Bütün bunlar normal çocuk gelişiminin göstergeleridir ve anne-babaların telaşa kapılmalarını gerektirecek bir durum yoktur. Bu dönemdeki cinsel ilgi çoğunlukla aile içindeki bireylere yönelik oluğu için, çocuk aile içi cinsel yasağı kavradıkça, bu cinsel ilgi bastırılır ve cinsel ilgi 5-6 yaşından sonra , ergenliğe kadar önemli ölçüde azalır. Ancak cinsel uyarılmanın devam ettiği koşullarda cinsel ilgide azalma ortaya çıkmayabilir.

Ergenlik

Cinsellik hormonlarının kandaki seviyelerinin artmasıyla, çocukta bedensel değişikliklerle paralel olarak yeniden cinsel ilgilerde artış ortaya çıkar. Erkeklerde cinsel organ etrafında, koltuk altlarında ve yüzde kıllanma, seste kalınlaşma, cinsel organda büyüme başlar. Kızlarda ise göğüslerde ve kalçalarda büyüme , cinsel organ etrafına, koltuk altlarında kıllanma ile cinsel organın cinsel ilişki için gelişmesi ortaya çıkar.
Her iki cinsin de cinselliğe olan ilgisinde belirgin bir artış olmakla birlikte erkekler bunu daha rahat ifade eder ve akranlarıyla paylaşırken kızlarda kendilerine uygulanan kısıtlamalara paralel olarak çekinme, utanma ve rahatsızlık dolayısıyla cinsel ilgi ile “ayıp” arasında sıkışma durumları görülebilir. Kızlar bu çatışma dolayısıyla göğüslerinin büyümesinden rahatsızlık duyabilirler, bir çoğu kambur durarak, bol elbiseler giyerek göğüslerini saklamaya çalışır.

Cinsellikle ilgili bilgilenme cinsel hazzı hissetmelerini sağlayan kendi kendini uyarma, akranlarla yaşanan cinsel oyunlar gibi çeşitli deneyimlerden ve arkadaşlardan işitilen şeyler yanında çeşitli yayınlardan edinilir. Bu dönemde gençler müdahale edilmemeye ve mahremiyete ihtiyaç duyarlar. Gençlerin cinsellikle ilgilenmeleri engellenir, kısıtlanır özellikle kınanırsa ileride cinsel yaşamlarında çeşitli sorunlar ortaya çıkabilir.

20’li yaşlar

Erkeklerde daha çok olmak üzere cinsel ilişki deneyimleri artmıştır. Her iki cinste de utanma, yasak, ayıp gibi engeller kısmen azalmış olsa da özellikle kadınlarda hala etkindir. Bu dönemde erkeklerde cinsel istek ve ilgi çok yüksektir. Buna karşın cinsel deneyimlerinin azlığı ve heyecanlarını kontrol edememeleri yaygın olarak erken boşalmalarına neden olur. Kadınlarda ise cinsel deneyimin azlığı ve cinselliği rahat yaşamama dolayısıyla uyarılma ve orgazm zorlukları sık görülür. Ayrıca ülkemizde sık görülen bir cinsel işlev bozukluğu olan Vajinismus da evlenme yaşı 20 civarında olduğundan bu dönemde fark edilir. İkisi de 20’li yaşlarda olan çiftlerde erkek daha sık cinsel ilişki isteği içinde çabuk doyuma gitmeye eğilimli iken kadının daha uzun ve doyurucu ilişkiye gereksinimi vardır. Erkek skor, kadın doyum peşindedir. Söylendiği gibi erken doyuma ulaşan erkeğe karşın daha uzun sevişme ihtiyacı içindeki kadın sorun yaşayabilir. Kadınlarda eşlerinin erken boşalmasına ve çabuk doyuma gitme eğilimleri dolayısıyla cinsel ilişkide yeterince uyarılamama ve orgazm olamamaya bağlı cinsel isteksizlik, uyarılma ve orgazm sorunları görülebilir.

30’lu yaşlar

Bu dönemde erkekler boşalmayı kontrol edebilmeyi daha iyi öğrenmişlerdir. Kadınlar ise artmış cinsel deneyimleri sayesinde kendi bedenlerini, nasıl haz alabileceklerini ve cinsellikte neyi isteyip istemediklerini daha iyi öğrenmişlerdir. Ancak cinsel iletişimleri zayıf olan, isteklerini ve rahatsız oldukları şeyleri paylaşmayan çiftlerde bu olumlu gelişmeler ortaya çıkmayabilir. Ayrıca cinsel yaşamlarını sınırlandıran, çeşitli arzularını, fantezilerini cinsel yaşamlarına dahil edemeyen çiftlerde doyum sağlamayan tekrarlayıcı cinsel ilişkiler cinsel hazzı azaltabilir ve isteksizlik yaratabilir. Birbirlerine sevgi duyan ve iyi iletişimleri olan çiftlerde, erkeklerin daha uzun sevişebilmeleri ve kadınların da cinselliğe daha rahat yaklaşmaları sayesinde çiftlerin daha doyumlu bir cinsel yaşamı olur. Bir çok kadın cinsel ilişki sırasında orgazm olmaya 20’li yaşların sonlarında veya 30’lu yaşların başlarında başlarlar.

Cinsel yaşamın daha doyumlu olduğu bu çağda doğum ve hamilelik cinsel yaşamda zorluklara neden olabilir. Aslında hamilelik ve doğum cinsel yaşamı fazlasıyla etkilemez ama çiftlerin zararlı olabileceğine ilişkin yersiz endişeleri kaçınmalara neden olduğu için cinsel yaşamlarını olumsuz etkileyebilmektedir. Hamile ve doğum yapmış kadınlar cinsel ilişki konusunda doktorlarıyla konuşarak neleri yapıp yapamayacakları konusunda bilgi alırlarsa daha rahat davranabilirler.

40’lı yaşlar

Her iki cinste de sorumlulukların artması, çocuklarla ilgili sorunlar, yorgunluk gibi nedenlerle cinsel ilgilerinde hafif bir azalama olabilir. Buna karşın her ikisinin de cinsel deneyimleri çok artmıştır. Erkekler eşlerine nasıl davranmaları gerektiği konusunda daha bilgi sahibidirler. İlk gençlik yıllarının aceleciliği ve hoyratlığı azalmış, daha özenli, daha yumuşak bir tutum benimsemişlerdir. Üstelik boşalmalarını kontrol edebilme konusunda daha da ustalaşmışlardır. Buna karşılık cinsellik konusunda sorun yaşayan ve bu döneme kadar mutlu ve doyumlu bir cinsel yaşam kuramayan çiftlerde cinselliğe ilgide azalma ve cinsel ilişkiden kaçınma ortaya çıkabilir. Özellikle sadece kendisini düşünerek sevişen kocaları olan kadınlarda cinsellikten uzaklaşma daha sık görülür. Eşlerinde isteksizlik ya da uyarılma ve orgazm güçlüğü olan erkeklerde de başarısızlık endişelerine bağlı olarak cinsel sorunlar görülebilir.

50’li yaşlar

Bu yaşlarda özellikle kalp damar hastalıklarının ortaya çıkmasına bağlı olarak her iki cinste de uyarılma sorunları görülebilmekte, hipertansiyon, diyabet gibi hastalıklar cinsel yaşamı olumsuz etkileyebilmektedir. Ayrıca kadınlarda menapoza bağlı sorunlar görülebilmektedir. Kadınlarda menapoza bağlı östrojen seviyesinin düşmesi vajinada kuruluğa yol açar. Erkeklerde de testesteron seviyesinde azalma olur. Ancak gene de her iki cinste cinsel istek devam eder. Bu dönemde erkeklerde en çok sertleşme sorunları kadınlarda da istek ve uyarılma bozuklukları görülür. Menapoza bağlı olarak gelişen vajinal atrofi ve kuruluk disparoniye ( cinsel ilişki sırasında ağrı duyma) neden olabilir.

60’lı yaşlar

Cinsel yanıtta azalmalar başlar. Cinsel istek sıklığı azalır, uyarılma için daha çok zamana ve uyarıya ihtiyaç duyulur. Kadınlarda orgazm sıklığı azalır. Ancak önemli bir sağlık problemi olmayan ve düzenli cinsel yaşamları olan kişilerde ciddi bir cinsel problem ortaya çıkmaz. 60’lı yaşlardan sonra cinsel ilgi ve ilişkiden kaçınmalar daha çok belli bir yaştan sonra cinsel aktivitelerin hoş karşılanmamasına bağlıdır.
Bireyin yaşlanmaya tepkisi cinsel yaşamının nasıl olacağının ana belirleyicilerinden biridir. Örneğin menapozu takiben utanma hissettiği için seks isteğini kaybeden bir kadının esas nedeni ön sevişme sırasındaki ıslanmanın azlığı olabilir. Tıpkı orta yaşlı bir erkeğin sertleşme ve boşalma için daha fazla uyarıya gereksinim duymasından utanabileceği gibi.

Kilo alımı, sarkmış göğüsler gibi fiziksel değişikler, ilgi çekiciliğin kaybı veya bireyin cazibesini yitirdiği ile ilgili düşüncelere neden olarak sekse ilgiyi azaltabilir.
Öte yandan eklem hastalıkları, kalp damar hastalıkları, kanser ve diger ciddi hastalıklar cinsel işlevleri bozabilir. Hastalık görülmesinin sıklığında artış cinsel fonksiyonları etkileyecek ilaç kullanımını artırabilir. Ayrıca depresyon, anksiyete ve demans gibi psikiyatrik bozukluklar daha sık görülebilir ve bunları tedavide kullanılan ilaçlar cinsel işlevi bozabilir. Bütün bunlar yanında “Seks genç ve çekici insanların ayrıcalığıdır”, “Üreme durduğunda seks de durmalıdır”, “Orta yaştan sonra cinsel performans genellikle durur, durmasa da anormaldir”, “ Dede veya nine olduktan sonra seks çok ayıptır”, “70’inden sonra azanı teneşir paklar.” Gibi yanlış inanışlar da ileri yaşlarda insanları cesaretsizleştirmekte veya bazı yaş dönümlerinde ortaya çıkabilen yaşlılık korkuları cinsel yaşamı etkileyebilmektedir.

Oysa , 70’li yaşlarda erkeklerin yarısı hala cinsel olarak aktif ve isteklidir, kadınlarda ise bu oran daha düşük olmaktadır. Bu durum çeşitli biyolojik etkenler yanında biraz önce söz ettiğimiz kültürel etkenler dolayısıyla cinsel aktivitede bulunmayı ayıp saymaktan kaynaklanmaktadır.

Prof. Dr. Doğan Şahin
İstanbul Tıp Fakültesi
Psikiyatri Anabilim Dalı


Kaynak:

****************************************************** 

******************************************************  

****************************************************** 


****************************************************** 

******************************************************  

******************************************************


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder